31 Ocak 2014 Cuma

Yokluk

İnsanların (belki) en büyük zaafı sahiplenme duygusudur. Bu sahiplenme duygusunu bir insan içinde yaşayabilir eşya içinde yaşayabilir. Hepimizde vardır. Belki de hayatımızdaki en karanlık günlerin sebebi budur. Oysa alışmalı insan. Bugün var olan yarın olmayabilir, ona dokunamayabilirsin yada hayatın boyunca senle olmayabilir... Aşk, sevgi, akraba, değer verdiğimiz tüm insanlar, sahiplendiklerimiz, kol kanat gerdiklerimiz, göğsüne sinip iç çekdiklerimiz hayatımız boyunca yanımızda olmayacaklar ! Ama anlamaz insanoğlu, sever sahip çıkar sevdiğine. Onu soğutacak daha başka sebepler ister kabullenmez ayrılığı acı çekmek ister. Acıyı sever, geçen zamanı umursamadan acıyla boğuşarak geçirir vakitlerini. Günler geçtikçe "yokluk"  a götürür insanı. Yokluk insanoğlunun tadamadığıdır, hayalini kuramadığıdır. Nedense yokluk denince akla siyah renk gelir. Oysa katran karası rengin bile olmamasıdır yokluk dediğimiz. Yokluk kelimesine nerden bakarsak ordan vuruyor. Bazen yokluk bazı şeylerin varlığını anlayabilmemizi sağlar. Bu da bize acı verir. Acılara bezenmiş hayatımızda ufak bir sevgi belirtisini bile Dostoyevski gibi: " Biz sevgiyi acıya boğarak severiz.''  şeklinde yaşar olduk. Ne yaparsak yapalım varacağımız yer yokluksa ve illa bir anlamı olmak zorundaysa o anlam; yaşamın dayanılmaz acısıdır diyerek durumu özetlemek gerekir. Varlığın tek kıymetidir yokluk. Bu yüzden ki asıl değer olan yokluktur. Ve bazılarımızın tatmak isteyipte tadına varamadığıdır ! Sözü Nietzsche ile bitirecek olursak ; "Yokluk büyük varlıktır azizim, yeter ki fark edebilesin." 

Yokluğu Fark Etmek ve Tadabilmek Dileğiyle... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder